Edirne Kitap fuarı yöresel ölçekte güzel geçmişti.
Her geçen yıl artan ilgi nedeni ile elbette seviniyoruz.
Bu konuda emeği geçenlere teşekkür ediyoruz.
Edirne’ye daha da fazla değer katacak bir seviyeye
geleceğine ve kapsamının genişleyeceğine de inanıyoruz.
Geçen hafta İstanbul hatta Türkiye çapında diyebileceğimiz TÜYAP kitap fuarı ise elbette çok daha büyük ilgi çekti.
Pazar günü Beylikdüzündeki bu fuara ben de katıldım.
Fuara adını veren TÜYAP olarak bildiğimiz bu
kelimenin açılımı, “Tüm fuarcılık Yapım A.Ş.”
Gerçekten çok kalabalıktı.
Trafik ve benzeri birçok sorun yaratmış olsa da,
Sanata ve kitaba olan ilgi büyüktü.
Kısacası sevindirici bir kalabalıktı.
Fırsat buldukça gelen geçeni ve masamızdaki
kitaplara göz atanları izlemeye, imza sırasında
sorulanları ise kapasitem ölçüsünde cevaplamaya çalıştım.
Her kesitten vatandaşımızın huzur ve keyf içerisinde yanyana olduğu bu ortamla ilgili birkaç önemli tespitimi sizlerle de paylaşmakta yarar görüyorum.
Birinci gözlemim ;
Her alanda, her görüşte birbirinin karşıtı kitabın ya da
eserin bir diğerinin yanında sergilenmesinden kimse rahatsız olmadığı gibi bunların sahipleri de, ziyaretçileri
de birbirlerine karşılıklı ilgi ve saygı duyuyordu. Gerçek özgürlük ortamında tüm görüşlerin kendini rahatlıkla sergilemesi gurur ve güven verici idi.
İkinci gözlemim ;
Bazı anne ve babaların kitaplarla hiçbir ilgileri olmadığı halde , çocuklarının isteği ile fuara geldikleri ya da sürüklendikleri, bazı anne ve babaların ise kitap sevgisi aşılamak için çocuklarını getirdikleri belli oluyordu. Aile içerisinde bir tarafın, özellikle çocukların isteğine tüm ailece saygı gösterilip fuara gelinmesi gelecek açısından çok güzel ve sevindirici idi.
Üçüncü gözlemim ;
Fuar salonlarında takkeli, cüppeli dolaşan da vardı, top oynamaya gelmiş gibi spor kıyafet ile dolaşan da.
Aynı kitaba ilgi duyan türbanlı da başı açık da bayan vardı. Hem de yanyana, aynı anda, aynı kitaplar önünde ve birbirlerine birşeyler sorarak, hatırlatarak.
Kısacası ; Kimse kimseden rahatsız olmadan yaşanan ve ortak payda kitap ya da sanat olan kültürel açıdan hep
beraber zevk duyulan huzurlu, güzel bir ortamdı.
Bu güzelliği ve huzuru yaşarken, aklıma o ötekileştirici
siyasi konuşmaları yapanlar ve oy uğruna, kendi geleceği adına her yolu meşru görenler geldi. Bu gözlemler ve düşünceler sonucu artık kesin kanaat getirdim ki; bu Ülke’de yaşanan olumsuzluklarda esas sorun, insanları kendi taraftarı yapabilmek için onları kandırmaya ve kullanmaya çalışan liderliktedir. Hoşgörü sahibi kaynaşmış bu insanları, iktidar hırsı ile yanıp, tutuşan siyasilerin nasıl kutuplaştırabildiğini anlamak mümkün değildir ve sosyolojik açıdan incelenmesi gereken önemli bir konudur..
Sanırım insanlarımızı kutuplaştıran zihniyet sahipleri,
ne kitap, ne sanat, ne de spor ve benzeri kültürel zenginlikleri yaşamanın kıymetini bilmedikleri gibi yaşamak isteyenleri de bir türlü anlayamıyor.
Protokol ortamında, makam koltuklarında değil, her görüşten ve her ortamdan vatandaşlarla yan yana ve iç içe doğal ortamında, mahallede yaşanan kültürel ve sosyal ortamın kıymetini ne yazık ki bilemiyorlar. .
Böyle güzel insanları ve kaynaşmış bir toplumu, sözde demokrasi söylemleri ile oy uğruna kandırarak ve birbirine ötekileştirerek iktidar olmayı ise siyaset sayıyorlar .