Çocukluğumdan beri katıldığım bu anma törenlerindeki
söylemlerde beynime kazınan asıl tema nedir diye özetleyecek olursam ;
“ Her insan gibi fani Atatürk’de ölmüştür.
Ancak O Büyük İnsanın düşünceleri ve devrimleri sonsuza dek aramızda yaşatılacaktır.
Bu Ülke’nin Yurttaşları olarak kurduğu Cumhuriyet’e ve onun kurtuluş felsefesine sadakat gösterilecektir.”
Bazı siyasetçi ve aydın geçinenler için biraz zor olsa da bu anlayış ve Yaklaşıma, halkımızın büyük çoğunluğu
tarafından günümüze kadar sahip çıkılmış ve her geçen gün artan bir coşku ile de sahip çıkılmaya devam edilmektedir.
Hepimiz bilmeliyiz ki, Cumhuriyet ‘in kuruluş felsefesini ve cumhuriyet değerlerini , bireysel ve toplumsal yaşamımızın ana eksenine oturtmadığımız takdirde, özellikle belirli günlerde, törensel anlamda gösterilen bu sevgi, ve saygı sadakat onu ve mirasını yaşatmakta yetersiz kalacaktır. Onun bize emanet ettiği değerleri, yıpratmak isteyenlere fırsat verilmiş olacaktır. Atatürk’ün özellikle eğitim, diplomasi, sanatsal ve kültürel açıdan devrimci yaklaşımını, ekonomik ve siyasi açıdan ise egemenlik kavramını koruyamadıkça ve günün ihtiyaçlarına göre geliştirip, uygulamadıkça, Atatürk’e gösterdiğimiz sevgi ve saygı gerçek anlamını bulamayacaktır.
Kısacası , Atatürk’ü, seviyoruz ona saygı duyuyoruz ama,
Atatürk’ü anarken, bir an durmalı, onun bize emanet ettiği değerlerle ilgili
üzerimize düşen sorumlulukları ne ölçüde yerine getirdiğimizi
samimiyet ve sadakatle bir daha ve bir daha sorgulamalıyız.
İşte o zaman, Atatürk ve Cumhuriyetle hesaplaşmak
isteyenlere de fırsat verilmemiş olacak, cumhuriyet ve demokrasi, 21nci
yüzyılda olması gereken gerçek seviyesine ulaşacaktır.