Bir Edirne Sevdalısı,
Kırkpınar”a ses, Ciğer”e ise tat katan,
Beyazıt Hocam”ızı kaybettik.
2003 yılında Tümen Komutanlığımdan bu yana tanıdığım,
güler yüzlü, hatır bilen, sevgi dolu bir insandı.
Tavrı, yaşam şekli ve konuşması ile tipik bir Edirne”li,
Konya”yı bırak, Dünyanın ta öteki ucunda böyle birine
rastlasam hiç tereddütsüz, Edirneli diyebileceğim bir kimlik
ve kişilik.
Doğduğu, yetiştiği ve yaşadığı topraklarla bütünleşmiş, her
hali ile Karaağaç-Edirne ve Trakya”yı yansıtan, güzel
Ülke”min güzel evlatlarından biri.
Orta Okul sonrası eğitimini, Rize, İstanbul, Eskişehir”deki
eğitim kurumları üzerinden tamamlayan bir öğrenci.
Edirne”nin yanı sıra Rize,Konya, Mardin ve İstanbul”da
Ülkesine hizmet etmiş bir öğretmen.
Emekli olduktan sonra da, köşe yazıları, bestelediği marşlar
ve şarkılar ile üretken olmaya ve iç içe yaşadığı topluma bir
şeyler vermeğe çalışan içimizden mütevazı biri.
Yazımın başında da belirttiğim gibi, Kırkpınar Marşı ile
tarihi yağlı güreşlere ses olan, heyecan katan, Edirne
ciğerine ise aynı şekilde tat katan, bu şekilde Edirne”de iz
bırakan güzel bir insan ve de karşı kaldırımdan da olsa, el
sallayarak selamlaşan güzel bir insan dı.
Benim için ise ayrıca, kıymetli bir dost ve arkadaştı.
Beyazıt Hocam senin marşına benzeterek diyorum ki,
“Omuzunda çantanla yürürken, seni görür gibiyim,
Karşı kaldırımdan geçerken el selamını alır gibiyim.”
Covid-19 denen salgın nedeni ile sana karşı son görevi
yapamamanın ezikliği içerisinde, Seni onurunla anıyor, Nur
içerisinde yatasın diyorum. Kıymetli Ailene de sabır
diliyorum.