HAYIRLI RAMAZANLAR…..

    0
    37
    İslam dininin en yüce ve kutlu aylarından biri olan Ramazan ayına eriştik yine.
    Yüce yaratana şükürler olsun ki,11 ayın sultanı olan bu mübarek aya kavuştuk.
    İnsanın manevi anlamda doyuma ulaştığı ve mutluluk duyduğu bu ay, her Müslüman gibi beni de sonsuz mutluluk ve huzura gark eder.
    Oruç ibadetinin gerçekleştiği bu ayın kıymetini küçük yaşlardan beri bilen bir kişi olarak büyük mutluluk duyarım bu ayda.
    Her yıl Ramazan ile ilgili makalede yazdığım gibi, hayatımda birçok güzel ve ihtişamlı mekânlarda çok seçkin davetliler arasında ve çok kaliteli yiyeceklerin bulunduğu masalarda yemek yeme olanağı bulduğumu belirtmiştim..
    Ama samimiyetle belirtmeliyim ki, iftar sonrasına oturup ilk orucumu açtığım tarhana çorbası dolu kaşığın bende meydana getirmiş olduğu haz ve mutluluğu hiç birine değişmem.
    Geçen yıllarda da yazdığım hafızamda kalan en küçük yaştaki oruçlu halimi anlatmak adına başımdan geçen bir acı anımı yine sizlerle paylaşmak istiyorum.
    Yıl 1957.
    Yani ben 11 yaşındayım.
    Babam Adliyedeki zabıt kâtipliği görevinden ayrılarak Tapu sicil memurluğu kadrosuna geçmişti ama önce adaptasyon için Ankara’ya kursa gitmişti ve biz annem ve kardeşlerim ile Meriç ilçesinde babasız bir ramazan geçiriyorduk.
    İftar saatine bir iki saat kala annemden izin alarak cami çevresinde davulun çalmasını bekleyecektim.
    Meriç ilçesi küçük bir İlçe olması nedeniyle top patlama gibi bir oruç bozma duyuru yerine davul çalarak bu iş hallediliyordu.
    Hatta elektrikler bile akşam üzeri verilir gece 24 olduğunda yine kesilirdi.
    Birçok arkadaşım ve çocuklar ile orada oynarken güreş yapmaya başladık ve bizden çok büyük biri tarafından düşürüldüm ve o anda ayağım kırılmıştı.
    Meriç ilçesinde hatta büyük bir ilçe olan Uzunköprü’de bile ortopedi uzmanı yoktu.
    Köylerde kırık çıkıkçı adı verilen bu konuda deneyim sahibi olmuş insanlar tarafından bu tedavi yapılırdı.
    Beni Kara yayla köyünde bulunan ve iptidai yollarla bu tür işleri yapan birine götürmek için ilçenin tek aracı olan cipçi Mehmet’in cipine bindirdiler.
    İşte o anda beni kucağında taşıyarak yolculuk yapan komşumuz Mihriye Hanım teyze bana su vermeye kalkanlara “hayır oruç bozma saatine çok az kaldı onun orucunu zedelemeyin” demişti.
    Yani ben o yaşta oruçluydum.
    Elbette bu konudaki hassasiyetim uzun yıllar sürdü ve halada devam eder.
    Gençlik yıllarımızın o deli dolu günlerinde bile Ramazan aylarında Oruç ibadetimi yerine getirmeye özen gösterdim.
    11 ay serkisof 1 ay mümin denilecek cinsten davranışlar cereyan etmedi değil o yıllarda.
    Çok önemli özürlerim olmadığı sürece de bu görevimi yapmaya çalıştım.
    İşte bu yıl çok önemli bir mazeretim nedeniyle bundan mahrum kalıyorum.
    Rahatsızlığım ile ilgili olarak günde 12 hap kullanmak zorunda olan biri olarak bu güzel ibadeti malefef bu yıl yerine getiremeyeceğim için çok üzgünüm.
    Tüm insanlığa ve İslam âlemine hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
    Ramazanınız mübarek olsun inşallah…