KENDİN OLABİLMEK

    0
    67

     

    Yaşamın gerçek anlamı, insanın “Kendi olabilmesi” ile mümkündür.

    Bebek iken kulağımıza okunan ismimizin ötesinde, yıllar içerisinde özel bir aidiyet ve kimlik oluşturamadığımız taktirde “Kendimiz olabilmek” mümkün değildir.

    Bunu oluşturabilmek ise, beynimizin DÜŞÜNEN özelliğini kullanarak, bireysel özgürlük sınırlarını zorlamak, kendimizi keşfetmek ve yaratıcı olmak ile mümkündür.

    Beynimizi özgür bir şekilde kullanıp, kendi düşüncemizi üretmez ve kendimize özel davranışımızı geliştiremez isek, önemli yaşamsal kararları doğru ve tutarlı bir şekilde almak ve de “Kendimize özel” bir kimlik yaratabilmek mümkün değildir. Günlük hayata dönük bir başka deyişle, düşünce ve davranışlarımızı yani kimliğimizi, genellikle kendi beyin ve irademiz emrinde tutabiliyorsak, yaşamanın ancak o zaman bir anlamı ve heyecanı vardır.  

    Gelişmiş DÜŞÜNEN güçlü bir beyin özelliğine sahip tek canlı olarak, kendi bireysel ve toplumsal özgürlüğümüzü ve böylece kendimize ait özel kimliğimizi yaratabilmenin kıymetini bilmek ve de bunun hakkını vermek zorundayız. Bunu gerçekleştirmeye çalışırken, başkalarının benzer mücadelesine saygı duyma erdemini göstermek de, toplumsal özgürlüğümüz açısından vazgeçilmez bir gerekliliktir.

    Bu organın etkin kullanılması konusunda, birçoğumuzun hatası ve eksiği olduğu gibi, kolaycılığa ve tembelliğe kaçıp düşünmeden, başkalarının peşine takılan ezberlere başvurduğumuz ve tavır aldığımız, hatta bu nedenle bazen başkaları için bu hakkı çok gördüğümüz, onu karşıt, öteki konumuna soktuğumuz da üzücü bir gerçektir.

    Beynin, “İlkel katman” denen ve daha çok içgüdüsel, yaşamsal davranışlarımızı yöneten alt katmanını kullanarak, düşünmeye gerek duymadan, sorgulamadan kabul ve biat eden bir alışkanlık, ne yazık ki, göreceli olarak birçoğumuz tarafından en kolaycı yol olarak kullanılmaktadır. Aslında bu ilkel katman, beynin bir kısmını işgal etmesine rağmen,“Genellikle bir grup içerisinde lideri takip eden ” alışkanlıklarımızı yönetmekten başka bir özelliğe de sahip olmayan, beynimizin en basit ve sıradan kullanıldığımız kısmıdır.

    Oysa diğer canlılardan farklı olarak beynimizde, bu ilkel katmana ilave olarak iki katman daha vardır. İkinci katman ile genellikle sosyal ve duygusal yaklaşımlarımızı yönetirken, beynin en gelişmiş DÜŞÜNEN kısmı olan üst katman ile de, sorgulama, değerlendirme ve kendimize göre bir karar verme, yaratma kabiliyetine sahip bulunmaktayız. İnsan olarak beynimizin DÜŞÜNEN bu katmanını kullanmayıp, kendimizi ilkel katman sınırları içerisinde konumlandırırsak, kimliğimizi ortaya koyamadığımız gibi, grup içerisinde bize sağlanan dışında hiçbir gelişim ve başarıya da imza atamayız.

    Bireysel özgürlüğün oluşturulmasındaki bu hata ve eksiğimiz, elbette toplumsal özgürlüğün oluşmasını ve toplumun gelişimini de  olumsuz etkilemektedir. Bu olumsuzluk nedeni ile, temel insani değerler konusunda bile, doğru ile yanlışı, haklı ile haksızı değerlendirmekte gerçekçi ve adil olunamadığı sıkça görülmekte ve izlenmektedir. Beynimizin en kıymetli olan “Düşünen üst bölümünü” yeteri kadar kullanmamak, sanırım günümüzde toplumsal anlamda yaşanan sıkıntı, uyumsuzluk ve ötekileştirmenin de köklü ve derin sebepleri arasındadır.

    Kısacası ;

    Beynin ilk iki katmanının yanısıra, en üstteki DÜŞÜNEN beyin katmanını da kullanarak “Kendi olabilmeyi” başaran insanlarımız, farklı ve özgür yaklaşımları ile, her konuda çok daha sağlıklı, tutarlı ve başarılı yaşama imkanına sahip oldukları gibi, toplumsal özgürlüğe, huzura ve gelişime de çok büyük katkı sağlamaktadır.

    Sağlıcakla kalın.

    NOTLAR :

    1-    Beyin katmanları ile ilgili izahım, psikolojik ve felsefi görüşlerden  etkilenerek yazıma toplumsal açıdan kendimce bir yaklaşım yapabilmek içindir. Tıbbi anlamda beynin yapısı elbette farklı bir anlatıma muhtaç olup, konunun uzmanları Doktorlarımıza  aittir.

    2-    Yazımın amacı, hem kendimde hem de çevremde izlediklerim ve okuduklarım sonucu, zihnimde sürekli boğuştuğum ve ortak sorunumuz gibi gördüğüm bir düşünceyi, sizlerle samimiyetle paylaşmaktır. Tavsiyede bulunmak kesinlikle haddim değildir.